Bakan Tunç: Şebekenin Ortaya çıkarılabilmesi Için “sahte Diploma” Soruşturmalarında Gizlilik önemliydi

Tunç, Bolu’da Gerede Adalet Sarayı temel atma töreninin ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

📲 Artık haberler size gelsin

AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı

🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin öldüğü, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangını davasına ilişkin soru sorulan Tunç, yangınla derinden sarsıldıklarını, konuyla ilgili adli süreçlerde Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca etkin soruşturma yapıldığını, yargılamanın devam ettiğini söyledi.

Eylülde devam edilecek davayla ilgili yargının sonuna kadar araştırma ve soruşturma yaptığını vurgulayan Tunç, teknik bilirkişilerin ve uzmanların raporlarını verdiğini kaydetti.

Tunç, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek “Bu acıya neden olanlarla ilgili ister kamuda, ister otel yöneticileri, sahipleri olsun, yargımız adli süreci sürdürüyor. Hep beraber de biz takip ediyoruz.” diye konuştu.

Yangın sonrasında özellikle ana muhalefet liderinin talihsiz beyanları olduğunu, soruşturmayla ilgili dezenformasyon içeren birtakım bilgiler yayıldığına, soruşturmanın etkin sürmesi için hızlı şekilde adli soruşturma başlatıldığını belirten Tunç, “İstanbul Teknik Üniversitesinden (İTÜ) bilirkişiler görevlendirildi, bölgede inceleme yaptılar, raporlarını oluşturdular ve adliyeye teslim ettiler. Cumhuriyet Başsavcılığı da bu raporlar ışığında belirlenen şüphelilerle ilgili kamu davası açtı.” ifadelerini kullandı.

Tunç, İTÜ’nün etkin bilirkişi incelemesi yaptığını, bu rapor doğrultusunda da sorumluların belirlendiğini aktararak şöyle devam etti:

“Otel yöneticileri, otel çalışanları da var içerisinde. Otel sahipleri, Bolu Belediyesiyle ilgili kusurlu bulunanlar ve Bolu İl Özel İdaresiyle ilgili kusurlu bulunanlar, yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının ilgili soruşturma izni istenenlerle ilgili olarak ilgili bakanlıklar soruşturma izinleri verdi. Bu çerçevede yargılama devam ediyor. Başlangıçta ‘Soruşturma izinleri verilmiyor, birileri yargıdan kaçırılıyor.’ şeklinde birtakım dezenformasyonlar yapıldı ama hep beraber gördük ki böyle bir durum söz konusu değil ama onların özellikle yargıdan kaçırmak istediği, özellikle birilerinin kendi arkadaşlarını, Bolu Belediyesinin ilgili iddianamede belirten hususların, bunların doğru olmadığına yönelik daha hemen baştan böyle bir dezenformasyona girişmeleri de doğru değildi. Burada kim sorumluysa 78 canın hesabını vermeli. Bu konuda bağımsız ve tarafsız şekilde yargı görevini yapacak.”

“İsrail Meclisinin aldığı karar, Gazze’yi işgal planı, sözde bir plan”

İsrail Güvenlik Kabinesinin, Gazze kentini tamamen işgal planını onaylamasına ilişkin soruya karşılık Tunç, 21. yüzyılda çocukların açlıktan öldüğü manzarada sözün bittiği yerde olunduğunu söyledi.

Bakan Tunç, İsrail’in terör devleti olduğunu belirterek, “İsrail hiçbir uluslararası kuruluşun kararına uymayan, uluslararası hukuku hiçe sayan bir yapı. Ona devlet demek mümkün değil. İsrail Meclisinin aldığı karar, Gazze’yi işgal planı, sözde bir plan. Maalesef uluslararası hukuka aykırı, Birleşmiş Milletler sözleşmelerine aykırı aldıkları sözde karar.” dedi.

İsrail’in 100 yıldan bu yana Filistinlilere yönelik sürgün ve soykırım politikası izlediğini, oradaki mazlum insanlara zulmettiğini anlatan Tunç, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu işgal ve soykırım politikalarına karşı aldığı kararların bulunduğunu, İsrail’in geçen yüzyıl boyunca bu kararların hiçbirine uymadığını kaydetti.

Tunç, dünyanın gözü önünde, 7 Ekim 2023’ten bu yana dünya tarihinin en büyük soykırımının işlendiğine, Batılı ülkelerin İsrail’e destek verdiğine dikkati çekerek “İsrail bunlardan destek buldu. 61 binden fazla Filistinli şehit edildi. Bunların yarıdan fazlası kadın ve çocuklardan oluşuyor. Kadın haklarını, çocuk haklarını savunanların maalesef bu zulüm, bu soykırım karşısında sessiz kaldıklarını görüyoruz.” diye konuştu.

Bakan Tunç, Birleşmiş Milletler soykırım sözleşmesinin ihlali nedeniyle Türkiye’nin de katıldığı Uluslararası Adalet Divanında başlayan davada, tedbir kararları verildiğini, soykırımın önlenmesi, insani yardımların yapılmasıyla ilgili tedbir kararlarının alındığını belirtti.

Bu tedbir kararlarının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince icra edilmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz Tunç, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ateşkes önergelerini hatta insani yardım önergelerini bile reddeden yapı olduğunu söyledi.

Uluslararası Ceza Mahkemesinde başsavcının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve diğer “katil”lerle ilgili yakalama kararı çıkardığını, tutuklama talep ettiğini aktaran Tunç, şöyle devam etti:

“Maalesef bu talep, ülkelerden kabul görmedi, Amerika Birleşik Devletleri Meclisinde yakalama talep edilen bir kişi ayakta alkışlandı, Maalesef uluslararası sistem işlemiyor. Uluslararası kuruluşlar etkisiz. Sayın Cumhurbaşkanımız uzun yıllardan bu yana ‘Uluslararası sistemin revizyona tabi tutulması gerekir. Bu sistem insanlığın sorunlarına cevap vermiyor. Bu sistem adil değil. Dünya 5’ten büyüktür.’ derken işte bunlara işaret ediyor. İnsanlığın sorunlarına çözüm üretecek mekanizmaların kurulmasını istiyor ama dünyada bunu isteyen çok lider yok. Bu liderlerin sayısının artması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız, dünyada hakkaniyeti, adaleti savunan hatta bunu tek başına savunan bir lider noktasında. Türkiye olarak Filistinli mazlumların da dünyanın neresinde haksızlığa uğramış bir kesim varsa hepsinin yanında olmaya, mazlumun hakkını, hakkaniyeti, adaleti savunmaya devam edeceğiz.”

Adalet Bakanı Tunç, hayatını kaybedenleri rahmetle andıklarını, soykırımı gerçekleştirenleri de lanetlediklerini dile getirerek “Bugün uluslararası sistem belki bunlara yaptırım uygulamıyor gibi görünebilir ama gün gelecek nasıl Bosna’da soykırım yapan katiller, dünyanın huzuruna çıkmış ve orada kurulan uluslararası mahkemede hesap vermiş ve zindanlara atılmışsa bunlar da günü gelecek bu cezayı dünyada çekecekler. İlahi adaletten de hiçbir kaçış bunlar için söz konusu olmayacak. Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde özellikle bugüne kadar insani yardımlar noktasında Filistinli ve Gazzelilere yönelik destekler noktasında ve uluslararası hukukun işlerlik kazanması ve bu noktada uluslararası kuruluşların hareket geçmesiyle ilgili her platformda Sayın Cumhurbaşkanımızın gayretlerini, dışişleri bakanımızın ve diğer yetkililerimizin gayretlerini hep beraber görüyoruz. Bu gayretler artarak devam edecek.” diye konuştu.

“Soruşturmada gizlilik önemliydi”

Bakan Tunç, “sahte diploma” soruşturmalarına ilişkin soru üzerine, 13 Ağustos 2024’te yargı teşkilatına, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bir kamu kurumundan yapılan ihbarla başlayan bir soruşturmanın söz konusu olduğunu söyledi.

Bunu yargının ortaya çıkardığını vurgulayan Tunç, şöyle devam etti:

“Sanki burada yargının ortaya çıkarmadığı ama birilerinin hatırlattığı husus varmış gibi kamuoyunda dezenformasyon yapılıyor. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Bu sahtecilik şebekesini, bu çetenin ortaya çıkarılmasıyla ilgili soruşturma makamı olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı etkin soruşturma başlatıyor, özellikle bu şebekenin, bu çetenin tüm unsurlarıyla, kişileriyle, detaylarıyla ortaya çıkarılması… Bu kapsamda gizli yürütülen bir soruşturma. Gizlilik kapsamında yürütülürken, kolluk görevlilerimiz süreç içerisinde yakalamalar, gözaltılar yaptı. O operasyonlarda gözaltına alınan 220 kişi hakkında adli işlem yapıldı Bunlardan 199’u hakkında kamu davası açıldı. 37’si hakkında da tutuklama kararı verildi, 150’si hakkında da adli kontrol kararı var.”

Tunç, elektronik materyallerin, HTS kayıtlarının, dijital kayıtların detaylı incelenip, analiz edilerek gizli bir soruşturma yürütüldüğünü belirterek “Bu şebekenin, bu çetenin ortaya çıkarılabilmesi için soruşturmada gizlilik önemliydi. Sonrasında iddianame ortaya çıktı. Yargılamalar başladığında da kamuoyu bunu öğrenmiş oldu. Burada etkin soruşturma ve şimdi de etkin kovuşturma söz konusu. Bu süreçte soruşturma gizli yürütülürken ortaya çıkan sahtecilik ve belirlenen sahte belgeler, işte mezuniyet belgesi, sürücü belgesi tüm bunlarla ilgili kuruluşlar süratle bilgilendirilerek bu belgelerin resmi işlemlerde kullanılmamasıyla ilgili tedbirler de alınıyor.

Dolayısıyla soruşturma gizli ama kamu zararı, mağduriyet oluşmaması adına da tüm tedbirler alınarak devletin tüm kurumları, savcılık makamı tarafından bilgilendirildi ve bu sahte belgelerle herhangi bir işlem yapılamadı. Yapılması önlenmiş oldu. Şu anda dava devam ediyor. Bu dava sürecinde özellikle bu sahteciliği yapanlar, Türk Ceza Kanunu’muzdaki karşılığı neyse bu cezaya çarptırılacaklardır.”

Devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının, dijital çağda sistemlerinin siber suçlara karşı, sahteciliğe karşı, daha güvenli olması noktasında uzun yıllardır çalışmalar yaptığını dile getiren Tunç, bu konuda bazı kesimler tarafından dezenformasyonlar yapıldığını, bunlara itibar edilmemesi gerektiğini, devletin kurumlarının vatandaşların bilgi güvenliğiyle ilgili tüm hassasiyetini korumaya devam ettiğini kaydetti.

“Yolsuzluğun partilisi, partisizi olmaz”

Bakan Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yolsuzluk soruşturmasına ilişkin soruya karşılık şunları söyledi:

Büyükşehir Belediyesi ve bazı ilçe belediyeleriyle ilgili yolsuzluk soruşturması, rüşvet, ihaleye fesat karıştırılmasına ilişkin gündemde olan konularla ilgili ana muhalefet partisi lideri, daha soruşturmanın ilk anından itibaren, ilk gözaltılardan itibaren maalesef yargı mensuplarımıza, yargı teşkilatımıza, savcılara, hakimlere yönelik yakışıksız ifadeler kullanıyor. Henüz daha dosyanın içeriğini bilmeden ve delilleri görmeden birtakım beyanlarla bu adli soruşturmaları sanki siyasi maksatla yapılıyormuş gibi izlenim uyandırmaya çalıştı, çalışmaya devam ediyor. Özellikle bu soruşturmalar devam ederken itirafçı beyanları, soruşturmanın başlangıcı zaten kendi arkadaşlarının, birtakım CHP’lilerin başvurularıyla, ifadeleriyle beyanlarıyla ortaya çıkan soruşturmalar. Sonrasında adli süreç, soruşturma başladığında da itiraflarla ve dijital kayıtlar ve diğer kolluğun ulaştığı belgeler ışığında soruşturma genişletildi. Bu genişletilme süreci içerisinde elde edilen deliller, itirafçı beyanları, MASAK raporları, kolluk kayıtları, tüm bunları göz ardı ederek ‘Burada suç yoktur, Bu soruşturmalar siyasi soruşturmalardır.’ demek bir kere hukuk devletinde olmaz. Burada soruşturmanın sonucunu sabırla beklemek gerekir.”

Masumiyet karinesine önem verdiklerini vurgulayan Tunç, “Hiç kimse peşinen suçlu ilan edilemez. Bu, soruşturmanın sonunda iddianame ve iddianamenin kabulüyle yargılama sonucunda belli olacak bir husus. O nedenle hem masumiyet karinesine önem vermemiz lazım hem de hem de özellikle dosyanın içeriğini bilmeden özellikle yargıyı töhmet altında bırakacak ifadelerden kaçınmak lazım. ‘Elimde belgeler var.’ diyor. O zaman belgeleri bekletme elinde. Belgeleri niye bekletiyorsun elinde? Varsa belgelerin, ‘Kanıtlarım var.’ diyorsun, o zaman kanıtlarını ilgili yargı mekanizmalarına, Hakimler Savcılar Kuruluna ulaştırırsınız. Hukuk devletinde bunun gereği yapılır.

Bakan Tunç, savunma yapılacak yerlerin miting meydanları olmadığını dile getirerek “Adli soruşturmada savunmanın yapılacağı yer, mahkeme salonlarıdır, yargı makamlarıdır. Kimin elinde belge, bilgi varsa gitsin yargı makamlarına versin, gitsin Hakimler ve Savcılar Kuruluna versin. Mutlaka gereği yapılır.” dedi.

İBB ve ilçe belediyeleriyle ilgili yolsuzluk soruşturmaları yapılırken başka ilçe belediyelerinde de yolsuzluğun devam ettiğini gördüklerini belirten Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Böyle de pervasız bir durum var. Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili şimdi yargı suçlanıyor. Oradaki raporları, müfettiş incelemelerini, belediyenin müfettiş incelemelerini, o belgeleri tomar halinde dosyalar halinde bir üst yazıyla yargı makamlarına sunan kendi belediye başkanları. Dolayısıyla itirafçıların beyanları ortadayken ulaşılan birtakım raporlar, MASAK raporları, deliller ortadayken bunları değerlendirecek olan bağımsız ve tarafsız yargıdır.

Adalet Bakanı olarak ben bu kişi suçludur ya da bu kişi suçsuzdur deme imkanım olamaz çünkü yargıyı rahat bırakmak lazım. Yargı görevini yapar. Ceza Mahkemesi Kanunumuzun 160. maddesine göre Cumhuriyet savcısı bir suç ihbarına tanık olduğunda derhal soruşturmayı başlatmakla görevlidir. Bu görevini yapmazsa zaten görevini ihmal etmiş olur. Sanığın lehinde ve aleyhinde, şüphelinin lehinde ve aleyhinde tüm delilleri toplamakla görevlidir.”

Tunç, Cumhuriyet savcılarının, hakimlerin, yargı mensuplarının görevlerini yaptıklarının altını çizerek sözlerini şöyle bitirdi:

“Bu görevler kapsamında itirazı olanlar, ilgili itiraz mekanizmaları, hak arama yolları sonuna kadar açık. Hep beraber bu yargı sürecini beklemek lazım. Biz de şu dezenformasyon yapılıyor, ‘ Sadece CHP’li belediyelere mi soruşturma yapılıyor?’ Böyle bir durum yok. Son yıllarda kayıtlarımıza baktığımız zaman 30 AK Parti’li belediyeyle ilgili soruşturma yapılmış, davalar açılmış, 13’ü mahkum olmuş. Buradaki fark şu; Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi yolsuzluk iddiasıyla ilgili soruşturma başlayan belediye başkanlarına, arkadaşlarına ‘Bunlar suçsuzdur.’ diye hemen sahip çıkıyor. AK Parti’li belediyelerle ilgili 30 soruşturma, 13’ü mahkumiyetle sonuçlanmış, davası devam edenler var. Bir tek AK Parti’li yöneticinin, genel başkanımızın, genel başkan vekillerimizin ‘Ya bizim belediye başkanımız hakkında neden soruşturma yapılıyor?’ dediğini duydunuz mu? O nedenle yolsuzluğun partilisi, partisizi olmaz. Yargı, bir yerde tüyü bitmemiş yetimin hakkı yeniyorsa hesabını millet adına sorar. Yapılan da budur.”

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.