Devletler Ve Piyasalar Yapay Zekayı Vazgeçilmez Görüyor

Özellikle büyük teknoloji şirketlerinin yapay zekayı besleyen veri merkezlerine yaptığı milyar dolarlık yatırımlar ve yapay zeka işi yapan şirketlerin piyasa değerlerindeki hızlı yükseliş dünyada “bir yapay zeka balonu mu oluştu?” sorusunu gündeme getirdi.

SETA araştırmacısı ve Azerbaycan Hazar Üniversitesi Öğretim Üyesi Gloria Shkurti Özdemir, yapay zekanın tarihinde daha önceki dönemlerde ARGE çalışmalarının devlet ve akademi tarafından yönlendirildiğini belirterek, “Bugün özel sektör yeniliklerin ana itici gücü haline gelmiş durumda. Ticari rekabet, pazar fırsatları ve yüksek getiri beklentileriyle şirketlerin yapay zeka yatırımları sürekli artırıyor.” ifadelerini kullandı.

📲 Artık haberler size gelsin

AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı

🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Yapay zekanın askeri ve jeopolitik öneminin giderek artmasıyla beraber devletler ile şirketler arasında kendini besleyen bir döngü ortaya çıktığını anlatan Özdemir, “Şirketler ticari ve teknolojik üstünlük için yarışıyor, devletler hem ekonomik rekabette hem de güvenlik alanında geride kalmamak için bu teknolojileri fonlamak ve benimsemek zorunda kalıyor, bu kamu fonları ve stratejik ilgi de özel sektörde yeni ARGE dalgalarını tetikliyor.” şeklinde konuştu.

Özdemir, bugüne kadar hiçbir genel amaçlı teknolojinin büyük güçlerin askeri doktrinlerine bu kadar hızlı nüfuz edemediğine vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD’nin Üçüncü Telafi Stratejisi (Third Offset Strategy) yaklaşımı ile Çin’in ‘zekalaştırılmış savaş’ (intelligentization warfare) konsepti, yapay zekanın güvenlik rekabetindeki merkezi rolünü açıkça gösteriyor. Ticari motivasyonlar ile askeri-jeopolitik kaygıların bu kadar iç içe geçmesi, mevcut ivmenin tamamen tersine dönmesini neredeyse imkansız kılıyor. Bu çerçevede, günümüzde sıkça tartışılan ‘yapay zeka balonunun patlaması’ ihtimalini tarihsel bağlamıyla birlikte düşünmek gerekiyor. Tarih bize, bazı dönemlerde beklentilerin teknolojik gerçekliği aştığını ve balonların patladığını gösteriyor. Metaverse tartışmaları bunun güncel bir örneği. Altyapı koşulları olgunlaşmadan çok büyük bir anlatı kuruldu, ilgi hızla söndü, fakat kavram ve hedefler tamamen ortadan kalkmadı, sadece ertelendi.”

“Hem devletler hem piyasalar yapay zekayı stratejik olarak vazgeçilmez görüyor”

Benzer şekilde, bugün yapay zeka alanında bir balon patlaması yaşanmasının da ihtimal dışı olmadığını belirten Özdemir, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bazı alanlarda insan hayal gücü ve söylemi, mevcut teknik kapasitenin önüne geçmiş durumda. Ancak bu olası patlamanın, geçmişteki yapay zeka kışları gibi sistemik bir çöküşe yol açması beklenmemelidir. Artık inovasyon çok daha geniş bir aktör seti tarafından yürütülüyor ve hem devletler hem piyasalar yapay zekayı stratejik olarak vazgeçilmez görüyor. Bu nedenle, bir balon patlaması yaşansa bile etkisi büyük ihtimalle tam bir duruştan ziyade geçici bir yavaşlama şeklinde ortaya çıkacaktır. Bir balon patlaması yaşansa bile ekonomik rekabet, jeopolitik zorunluluklar ve yapay zekanın altyapısal rolü, bu teknolojinin gelişiminin ve fonlamanın bütünüyle durmasını engeller ve en fazla geçici bir yavaşlama yaratır.”

“Algılar zaman zaman öne geçse de temel teknoloji sağlam”

Yapay zeka uzmanı, eğitim teknoloğu ve teknoloji danışmanı Doç. Dr. Agah Tuğrul Korucu ise veri kalitesi sorunu, maliyet getiri dengesi, halüsinasyon ve güvenilirlik sorunu, olgun mühendislik eksikliği gibi unsurların “yapay zekanın balon olup olmadığı” tartışmalarını desteklediğini söyledi.

Korucu, sözlerine şöyle devam etti:

“Şirketlerin ellerindeki veriler çoğu zaman dağınık, eksik veya tutarsız. Yapay zeka doğru veri olmadan tam performans vermez ki bazen ‘kesin bir dille yanlış bilgi’ verebiliyor. Bu da özellikle sağlık, finans, hukuk gibi alanlarda temkinli yaklaşımı zorunlu kılıyor. Bazı projelerde model geliştirme maliyeti, kısa vadede elde edilen kazançla hemen örtüşmeyebiliyor. Bu da beklentiyi törpülüyor. Ancak bu zorluklar ‘balon var’ demek değil, teknolojinin olgunlaşma sürecini anlamak için önemli göstergelerdir.”

Korucu, yapay zeka ile ilgili güncel algılar zaman zaman öne geçse de temel teknolojinin sağlam olduğunu ve dönüşümün çoktan başladığını ifade etti.

Tuğrul Korucu, “Tarihte elektrik, internet, hatta akıllı telefonlar çıktığında bile ‘dünya tamamen değişiyor’ beklentisi oluşmuştu. Bugün de benzer bir döngü yaşıyoruz. Ancak şunu net söyleyebilirim, yapay zeka uzun vadede hayatımızda tıpkı elektrik kadar doğal bir altyapı unsuru olacak.” diye konuştu.

“Artık teknolojileri büyütmek yerine akıllıca küçültme dönemine giriyoruz”

Yapay zeka araçlarının kullandığı enerji ve veri ihtiyacının en çok gündeme gelen konular olduğunu ve bu nedenle sürdürülebilirlik tartışmalarının yaşandığını dile getiren Korucu, “Sanayide yaptığımız projelerde çok açık bir gerçek görüyoruz. Her problemi devasa modellerle çözmek gerekmiyor. Bazen küçük ama çok iyi özelleştirilmiş bir model, büyük modellerden daha etkili sonuç veriyor. Yakın gelecekte daha küçük ama ihtisasa dayalı modeller, daha verimli mimariler, minimum veriyle yüksek doğruluk sağlayan yöntemler ön plana çıkacak. Yani artık büyütmek yerine akıllıca küçültme dönemine giriyoruz. Bu da hem maliyeti hem enerji ihtiyacını azaltacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Korucu, yapay zekanın üretim süreçlerinde artık “ölçülebilir ve somut” etkiler oluşturduğunu, yapay zekada sürdürülebilirliğin kalıcı olması için bazı avantajlara odaklanmak gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“İş gücü verimliliğinde büyük artış görüyoruz. Sanayide yaptığımız projelerde bir uzmanın 8 saatte yaptığı bir analiz, yapay zeka tarafından saniyeler içinde yapılabiliyor. Uzmanlar böylece zamanlarını rutin işler yerine daha yaratıcı, stratejik işlere ayırabiliyor. Robotik üretim hatlarında yapay zeka destekli denetim sistemleri, insan gözünün kaçırabileceği mikron seviyesinde hataları anında tespit edebiliyor. Bu hem kaliteyi artırıyor hem maliyeti düşürüyor. Özellikle tekrara dayalı, ağır, riskli ya da hassas görevler artık yapay zeka destekli robotik sistemlerle yapılabiliyor. Bu hem iş güvenliği sağlıyor hem de üretimin insan bağımlılığını azaltarak kesintisiz çalışmayı mümkün kılıyor. Otomasyonla birlikte birçok süreç dakikalar içinde tamamlanıyor, bu kazanım şirketlerin rekabet gücünü doğrudan artırıyor. Ayrıca veriye dayalı karar mekanizmaları, yöneticilerin sezgisel değil, kanıta dayalı şekilde hareket etmesini sağlıyor.”

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.