Teksas Üniversitesi Austin’de Gezegen Sistemleri Yaşanabilirliği Merkezi’nin eş direktörü Profesör Sean Gulick, Live Science dergisine öncelikle şunları söylüyor:
İkinci Dünya Savaşı dönemine ait nükleer bombaların toplam gücünün yaklaşık 8 milyar katı enerjiyle Dünya’ya çarptığında, asteroid esasen buharlaştı. İnce bir toza dönüştü, üst atmosfere yayıldı ve tüm gezegenin üzerine yağdı.
İridyum anomalisi
On yıllar boyunca yağan bu asteroid tozu, günümüzde iridyum anomalisi olarak bilinen kayalık ince tabakayı oluşturdu. Bu tabaka, Dünya’nın kabuğundaki diğer bölgelerden 80 kat daha fazla iridyum içeriyor.
İridyum, asteroitlerde bol bulunurken Dünya’nın dış kabuğunda neredeyse yoktur. Bu da, söz konusu tabakanın dinozorları yok eden asteroidle bağlantısını kanıtlayan en önemli bulgulardan biri olarak görülüyor.
Göktaşı çarpınca ne oldu?
Asteroidin düşüşü, sadece çarpışma alanındaki canlıları öldürmekle kalmadı. Asit yağmurları, küresel yangın fırtınaları ve en yıkıcı etki olan, Güneş ışığını engelleyip fotosentezi durduran devasa bir toz bulutu meydana geldi.
Bu da gıda zincirinin çökmesine neden oldu. Bu nükleer kışın ne kadar sürdüğü tartışmalı olsa da, bilim insanlarının çoğu asteroidin dinozorların yok oluşundan sorumlu olduğu konusunda hemfikir. Sonuçta Dünya’daki türlerin yaklaşık yüzde 75’i yok oldu.
Çarpışmanın etkisi sadece bununla sınırlı kalmadı. Neredeyse 1.5 kilometre yüksekliğinde tsunamiler tüm okyanuslara yayıldı.
Su, saatte 143 km hızla hareket ederek deniz tabanında beş katlı binalar kadar yüksek mega dalga izleri bıraktı. Bu izler, Louisiana açıklarında hala korunuyor.
Kanada Calgary Üniversitesi’nden gezegen bilimci Alan Hildebrand, 1991’de Chicxulub Krateri’nin keşfini yayımlayan makalenin eş yazarıydı. O dönemde bu keşif, krater ile dinozorların yok oluşu arasındaki bağlantıyı kanıtlayan en büyük adımlardan biri oldu. Hildebrand şöyle diyor:
Bu enerji salınımı, 10 bin kez üst üste yapılmış total bir nükleer savaş gibiydi
Asteroidin Dünya’daki izi
Chicxulub Krateri, günümüzde Meksika’da bulunuyor, yaklaşık 180 kilometre genişliğinde ve 20 kilometre derinliğinde.
Krater, çarpışmanın merkezine yakın bir kasabanın adını taşıyor. Yüz milyonlarca yıl boyunca kaya ve tortularla örtülmüş olsa da, çarpışmanın izleri hala görülebiliyor. Kraterin kenarında, kireçtaşının zayıfladığı bölgelerde oluşan obruk yaylaları yüzeyden fark edilebiliyor.