Araştırmalara göre, Dünya’nın çekirdeğinin üzerinde yer alan ve gezegenin hacminin yaklaşık yüzde 6’sını kaplayan iki dev kütle, bilim dünyasının en büyük sırlarından biri. Afrika kıtasının altında “Tuzo” adı verilen kütlenin yüksekliği yaklaşık 800 kilometre. Bu büyüklük, 90 Everest Dağı’nın üst üste konmasıyla eşdeğer. Pasifik Okyanusu’nun altında da benzer boyutta bir kütle bulunuyor.
Sismik dalgalarla ortaya çıkan gizem
Jeologlar, bu yapıları “büyük düşük kayma hız bölgeleri (LLSVP)” olarak tanımlıyor. Deprem dalgalarının bu bölgelerde daha yavaş ilerlemesi, kütlelerin çevresindeki kayalardan farklı bir bileşime sahip olduğunu gösteriyor. Bu da, Dünya’nın derinliklerindeki oluşum süreçlerine dair yeni sorular doğuruyor.
Theia Hipotezi: Antik bir çarpışmanın i̇zleri
En dikkat çekici teoriye göre, bu kütleler 4,5 milyar yıl önce Dünya’ya çarpan Theia adlı antik gezegenin kalıntılarından oluşmuş olabilir. “Dev çarpışma hipotezi” olarak bilinen bu senaryoya göre, Mars büyüklüğündeki Theia’nın çarpması Ay’ın oluşumuna yol açtı, kalıntılar ise Dünya’nın derinliklerine gömülerek bu gizemli yapıları meydana getirdi.
Neden kritik?
Dünya’nın çekirdeğine doğrudan ulaşmak mümkün değil. Bugüne kadar kazılan en derin delik 12 kilometreye inerken, bu rakam Dünya’nın kabuğunu aşmaya bile yetmedi. Bu nedenle bilim insanları, sismik dalgaları inceleyerek yeraltındaki yapılar hakkında bilgi topluyor.
Araştırmacılar, bu dev kütlelerin incelenmesinin levha tektoniği, manto hareketleri ve Dünya’nın jeolojik evrimi açısından hayati önem taşıdığını belirtiyor.
İnsanlığın kökenine işık tutabilir
On yıllardır süren çalışmalar, bu gizemli kütlelerin ne olduğunu kesin olarak ortaya koyamadı. Ancak bilim insanlarına göre bu “dev bloblar”, yalnızca Dünya’nın sırlarını değil, aynı zamanda insanlığın kökenini anlamada da kilit rol oynayabilir.