İsrail’in Tahran’a düzenlediği hava saldırılarında hedef alınan noktalardan biri de İran Radyo ve Televizyon Kurumunun (IRIB) yerleşkesinde bulunan ve kamuoyunda “Cam Bina” olarak bilinen yapı oldu.
İsrail, 16 Haziran’da İran’da sivil yerleşim yerlerine saldırılar düzenleyeceğini bildirmesinin ve Tahran’daki 3. Bölge’ye tahliye duyurusu yayımlamasının ardından IRIB binasını vurdu.
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
IRIB yerleşkesindeki “Cam Bina” adıyla anılan meşhur yapı, savaş uçaklarından atılan 4 füzeyle vuruldu. Saldırıda 3 gazeteci yaşamını yitirdi, bazı gazeteciler de yaralandı.
Saldırı sırasında yayın binasında görevde olan devlet televizyonu spikeri İmami, korku dolu anlara rağmen canlı yayını terk etmemesiyle ülke genelinde takdir topladı.
Patlamalar ve sarsıntılar devam ederken soğukkanlılığını koruyan İmami, yayında kalmaya devam etti.
İran kamuoyunda kısa sürede “cesaretin sembolü” haline gelen spiker, sosyal medyada ve haber bültenlerinde “kahraman spiker” olarak anılmaya başlandı.
İranlı yetkililer, İmami’nin gösterdiği cesareti “İran halkının metanetinin ve iradesinin yansıması” olarak değerlendirirken, devlet televizyonu da çalışanlarının sergilediği soğukkanlı duruşun gurur verici olduğunu açıkladı.
İmami’nin dev posteri de Tahran’ın Veli Asr Meydanı’na asıldı.
Hekimlerin ettiği yemin gibi medya çalışanları da yürekten bir yemin taşıyor
Spiker Seher İmami, saldırı anında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
İsrail’in binaya saldırı tehditlerinin ve ilk bombanın atılmasının ardından kendisine yayını terk edebileceğinin söylendiğini aktaran İmami, “Arkadaşlar bana orada kalıp kalmayacağımı kendim belirleyebileceğimi söylediler. Yayını banttan sürdürebileceğimizi de ifade ettiler. Ancak ben kalmaya karar verdim.” dedi.
O sırada yanında bulunan bir milletvekiliyle birlikte yayına devam ettiklerini dile getiren İmami, “Ben kalıyorum deyince, o da ‘Siz burada kalıyorsanız ben milletin temsilcisi olarak gitmem’ dedi. Yayına birlikte başladık.” ifadelerini kullandı.
Saldırı anında kontrolün tamamen kaybolduğunu söyleyen spiker, yaşananlara dair duygularını,
“O anda ilahi bir güç ve Allah’ın lütfuyla meseleye bakış hepimizi sardı. Bu sayede o anı güçlü bir şekilde birlikte yaşadık.” ifadeleriyle anlattı.
İmami, saldırıların başladığı ilk günlerde devlet televizyonuna yönelik tehditlerin arttığını ve ailesiyle adeta vedalaştığını olduğunu söyleyerek “Çocuklarımı öpüyordum. Belki bir daha göremem diye düşünüyordum. Hayatımı, işlerimi, çocuklarımı ve eşimi her şeyi Allah’ın takdirine bırakmıştım.” diye konuştu.
Mesleğine olan bağlılığını vurgulayan İmami, tıpkı hekimlerin ettiği yemin gibi medya çalışanlarının da yürekten bir yemin taşıdığını sözlerine ekledi.