Wiebke Schloemer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin küresel ticaretteki konumu, küresel ticarette yaşanan gelişmeleri ve IFC’nin Küresel Ticaret Finansmanı Programının (GTFP) hedefleri gibi çok sayıda konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için
Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için
AA Canlı
Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Orta Doğu’yu birbirine bağlayan önemli bir ihracat ve ithalat merkezi olarak küresel ticarette önemli bir rol oynadığına işaret eden Schloemer, 2023 yılında Türkiye’nin, küresel olarak 28’inci en büyük ihracatçı olduğunu ve bu konumunu 2024 yılında da koruyarak 262 milyar dolar değerinde rekor bir mal ihracatı hacmine ulaştığını hatırlattı.
Schloemer, bu başarının, makine, mekanik cihazlar, ekipmanlar ve değerli madenler ve metaller gibi sektörlerdeki güçlü ticaret unsurları sayesinde oluştuğunu, otomotiv endüstrisi Türkiye’nin ticaretinde başta gelirken, tekstil ve tarım gibi geleneksel endüstrilerin de gelişmeye devam ettiğini, Türkiye’nin sağlam ticaret performansına katkıda bulunduğunu anımsattı.
“Türkiye’de ithalat ve ihracat yapan firmalar, yapmayanlara göre daha yüksek verimlilik artışı sergiliyor”
Değerlendirmesinde küresel ticaretin ekonomik büyüme, verimlilik ve istihdama katkısı ile ticaret finansmanının önemine değinen Schloemer, şunları kaydetti:
“Küresel ticaret, ekonomik büyümenin, verimlilik artışının ve istihdamın temel taşlarından biridir. Araştırmalar, güçlü ticaret bağlantılarına sahip ülkelerin yaşam standartlarını iyileştirmede en fazla ilerlemeyi kaydettiğini sürekli olarak göstermektedir. Türkiye’de ithalat ve ihracat yapan firmalar, yapmayanlara göre daha yüksek verimlilik artışı sergiliyor. Bu durum Dünya Bankası tarafından yapılan bir çalışma tarafından teyit edilmiştir. Ayrıca çalışmalar, Türkiye’de artan ticaret açıklığı ve ihracat faaliyetlerinin, özellikle imalat ve ihracat odaklı sektörlerde iş yaratımına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu ve uluslararası ticaret yapan firmaların, yerel odaklı muadillerine göre daha fazla iş yarattığını göstermektedir. Son otuz yılda, küresel ticaret yıllık ortalama yüzde beş oranında büyüdü. Bu büyümeye rağmen, ticaret finansmanına olan talep, özellikle gelişmekte olan piyasalarda arzı büyük ölçüde aşmaktadır. Küresel ticaret finansmanı açığının en son 2,5 trilyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Ticaretin yüzde 80’inin bir çeşit finansmana dayandığı tahmin edildiğinden, ticaret finansmanı konusu hayati öneme sahip.”
Schloemer, küresel ticaretin önemli bir kısmının bankalar ve muhabir bankalar gibi aracılar tarafından finanse edildiğini, IFC’nin Küresel Ticaret Finansmanı Programı’nın, küresel ticareti kolaylaştırmada ve ticaret finansmanı açığını azaltmada önemli bir rol oynadığını söyledi.
Schloemer, “Ticaret finansmana erişilebilirliği artırmak suretiyle, IFC ve diğer çok taraflı kalkınma bankaları (MDB’ler), uluslararası ticareti desteklemekte ve ekonomik kalkınma ve büyümeyi teşvik etmeyi amaçlamaktadır.” dedi.
“GTFP faaliyetlerinin üçte biri tarım ve gıda sektöründe, yüzde 40’ı ise Afrika’da”
GTFP ve hedeflerinden bahseden Schloemer, yakın zamanda 20. yılını kutlayan GTFP’nin IFC’nin gelişmekte olan piyasalardaki amir bankalarla (issuing bank) yapılan işlemlerde ticaretle ilgili riskleri kapsayan fonlanmamış garantiler sağladığı, bankalar arasındaki riski azaltma programı olduğuna dikkati çekti.
Schloemer, “GTFP, uluslararası ve bölgesel bankalarla risk paylaşarak ticaret finansmanının erişilebilirliğini teşvik ediyor. Son 20 yılda, IFC 188 binden fazla firmaya 120 milyar dolarlık ticaret finansmanı sağladı. GTFP, gıda güvenliği, istihdam yaratma, iklim ve cinsiyet eşitliği gibi kilit stratejik öncelikleri desteklemektedir ve faydalanıcı firmaların çoğu IDA ülkelerinde faaliyet gösteriyor. Özellikle, GTFP faaliyetlerinin üçte biri tarım ve gıda sektöründe, yüzde 40’ı ise Afrika’dadır.” ifadelerini kullandı.
Dünya Ticaret Örgütü’ne göre, Türkiye’nin ihracat ve ithalatının 2023 yılında sırasıyla küresel mal ticaretinin yüzde 1,08 ve yüzde 1,3’ü ile tarihin en yüksek seviyeye ulaştığını belirten Schloemer, şunları söyledi:
“Bu rakamlar, Türkiye’nin küresel ticaretteki aktif katılımını vurgulamakta ve ticaret finansmanı çözümlerine olan ihtiyacı gösteriyor. Türkiye, GTFP açısından dördüncü en büyük ülke konumunda. Bu da bize gelişmekte olan piyasalar arasında Türkiye’nin küresel ticaretteki önemli rolünü yansıtmaktadır. Türkiye’nin GTFP’deki amir banka ağı, 2009 yılında bir bankadan 2025 yılında 11 bankaya çıkmış olup, bu rakam IFC’nin dünyadaki GTFP ağı genelinde tek bir ülkede en fazla banka sayısını temsil ediyor. Bu genişleme, Türkiye’nin ticaret finansmanına artan katılımını ve bağımlılığını yansıtıyor. Türkiye, özellikle dalgalı dönemlerde GTFP’ye katılımından dolayı önemli ölçüde fayda sağladı. Ticaret finansmanının mevcudiyeti kritik öneme sahip.
IFC, bankalara sürekli destek sağlayarak belirsiz konjonktürün aksine önemli bir rol oynuyor. Bu destek, ülke notu düşüşleri, makroekonomik veya bölgesel gelişmelerden kaynaklanan dalgalanmalar ve Kovid-19 pandemisi gibi faktörler nedeniyle muhabir bankaların iştahının değiştiği zamanlarda hayati öneme sahip. IFC, ticaretle ilgili ödeme yükümlülüklerine karşı tam veya kısmi fonlanmamış garantiler sunarak Türkiye’deki ticaretin geliştirilmesine olan bağlılığını gösterdi. Bu bağlılık, ticaret finansmanı limitlerinin artmasında ve gerektiğinde vadelerin genişletilmesinde açıkça görülüyor. IFC’nin Türkiye’deki ticaret finansmanı ağının büyümesi, bu alandaki bağlılığını vurgulamakta ve aynı zamanda ticaret finansmanının erişilebilir ve sağlam kalmasını sağlıyor.”
“GTFP limiti, özellikle Türkiye’deki mevcut sıkı para politikası koşullarında, ülkedeki bankacılık sistemi için çok önemli”
GTFP limitinin Türk bankacılık sistemi üzerindeki etkisi ve sıkı para politikası altında kullanımına da değinen Schloemer, GTFP limitinin özellikle Türkiye’deki mevcut sıkı para politikası koşullarında, ülkedeki bankacılık sistemi için çok önemli olduğunu söyledi.
Schloemer, “Ticaret, Türk bankaları için önemli bir gelir üreten bir çapraz satış işidir. Bu bankalar, ithalatçı ve ihracatçı müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için GTFP’nin yaygın ağından istifade etmektedir. GTFP ağına dahil olmak, amir bankaların muhabir banka ağlarını genişletmelerine, ticareti desteklemek için mevcut kaynakları artırmalarına ve sermaye ekipmanlarının finansmanı için uzun vadeli finansman programlarının sayısını artırmalarına yardımcı oluyor. GTFP’nin ticaret risklerini azaltması, bankaların yükünü hafifletmek, ticaretin sürekliliğini sağlamak ve genel anlamda Türkiye ekonomisini desteklemek için çok değerlidir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Katılım bankaları, Türkiye’deki bankacılık sektörünün büyüyen bir segmentini teşkil ediyor”
IFC Türkiye ve Orta Asya Direktörü Wiebke Schloemer, katılım bankalarının, Türkiye’deki bankacılık sektörünün büyüyen bir segmentini teşkil ettiğini dile getirdi.
Katılım bankalarının, geleneksel bankalara atfedilen tüm bankacılık faaliyetlerinde yer aldığını ve ticaret finansmanı ile ilgili olarak hem ithalat hem de ihracat hizmetleri sunduğunu belirten Schloemer, “Halihazırda BDDK tarafından düzenlenen dokuz katılım bankası bulunmaktadır ve toplam bankacılık varlıklarının yüzde 8,7’sini oluşturuyor. Hükümet, katılım bankalarının toplam varlıklarının oranının 2025 yılına kadar yüzde 15’e yükselmesini hedefliyor. Bu bankaların artan önemi ve ticaretin Türkiye ekonomisine önemli bir katkı sağlaması göz önüne alındığında, IFC’nin GTFP programının katılım bankaları ile birlikte genişlemesi doğaldır.” ifadelerini kullandı.