UAD Duruşmalarında Pakistan, İsrail’in Eylemlerinin BM’nin Operasyonlarına Yönelik Tehdit Olduğunu Bildirdi

İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA) yasaklamasına ilişkin duruşmalar, Hollanda’nın idari başkenti Lahey’deki Barış Sarayı’nda 5 günde tamamlanacak.

  • UAD’de İngiltere, İsrail’in Filistinlilere insani yardım ulaştırılmasına imkan sağlaması gerektiğini savundu

  • UAD’de Norveç, İsrail’in Gazze’ye ablukasının vicdansızca ve yasa dışı olduğunu vurguladı
  • Eski AB çalışanına göre, Brüksel’in İsrail’e finansman sağlaması “savaş suçlarına ortaklık” olabilir
  • UAD duruşmalarında Kuveyt, İsrail’in Filistinlileri kasıtlı olarak aç bıraktığını vurguladı
  • Türkiye, UAD’de İsrail’in BM kurumlarına yönelik kısıtlamalarına ilişkin sözlü beyanda bulundu
  • UAD duruşmalarında Fransa “İsrail’in UNRWA’yı Filistin’de yasaklama hakkı olmadığını” vurguladı

Duruşmaların dördüncü gününde, Maldivler, Meksika, Namibya ve Norveç’in ardından Pakistan, Panama, Polonya ve Katar sunum yaptı.

Lahey’de devam eden duruşmalarda 39 devlet ve 4 uluslararası kuruluş, İsrail’in BM kuruluşlarına yönelik kısıtlamalarına ilişkin kanaatlerini sunacak.

📲 Artık haberler size gelsin

AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı

🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

“Uluslararası hukukun dokusunda bir leke olan bu süreç Nekbe’den bu yana devam etmekte”

Pakistan adına söz alan Pakistan’ın Lahey Büyükelçisi Syed Haider Shah, mahkemede görülen davanın, İsrail’in Filistin halkına yönelik amansız zulmü ile Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını, bir Filistin devletinin kurulmasını ve mültecilerin geri dönüş hakkını engellemeye çalıştığı bir dizi davanın sonuncusu olduğunu belirtti.

Shah, “Uluslararası hukukun dokusunda bir leke olan bu süreç, 1948 Nekbe’sinden bu yana devam etmekte ve bugün İsrail’in Gazze’ye ayrım gözetmeksizin saldırarak Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı işgal etmesiyle kendini göstermekte. Filistin’in geri kalanı ise İsrail güçleri tarafından desteklenen yasa dışı İsrail yerleşimleri yoluyla gerçek sahiplerinden alınmaktadır.” ifadelerini kullandı.

17 Mart gecesi İsrail’in ateşkesi bozduğunu ve Gazze’deki sivillere yönelik saldırıları yeniden başlattığını hatırlatan Shah, İsrail’in hava saldırılarının ilk dalgasında çoğu kadın ve çocuk 400 Filistinlinin hayatını kaybettiğini ve bu sayının son 18 ayda öldürülen 50 binden fazla Filistinliye eklendiğini söyledi.

Shah, İsrail’in ateşkesi ihlal etmesinden önce “koz elde etmek” uğruna Gazze’ye yapılan tüm insani yardımları engellediğini aktararak, İsrail’in ablukası altındaki Gazze’nin dış yardımlardan mahrum şekilde açlık tehdidi altında bulunduğunu kaydetti.

İsrail’in Gazze’deki insani yardım çalışanlarını hedef almaya devam ettiğinin altını çizen Shah, “23 Mart 2025 sabahı erken saatlerde İsrail askerleri Gazze’deki bir Kızılay konvoyuna ve bir UNRWA aracına saldırdı. 15 yardım görevlisi öldürüldü. İsrail askerleri cesetleri toplu bir mezara gömdü, ardından da araçlarını ezerek yakınlarına gömdü.” değerlendirmesinde bulundu.

Shah, Gazze’deki tüm insani yardım faaliyetlerinin belkemiği olarak nitelendirdiği UNRWA’nın, hayat kurtaran çalışmalarına izin verilmesi gerektiğini ve milyonlarca insanın hayatının bu kuruluşa bağlı olduğunu bildirdi.

“İsrail’in davranışı BM’nin küresel operasyonlarına yönelik bir tehdittir”

İsrail’in UNRWA’ya yönelik adımını, kurumun militanlarla içli dışlı olduğu iddiasıyla meşrulaştırmaya çalıştığına işaret eden Shah, iddia edilen ilişkinin bir kurgudan ibaret olduğunu söyledi.

Shah, İsrail’in UNRWA’nın faaliyetlerini engellemesinin uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini belirterek, “İsrail’in UNRWA’ya yönelik tutumu, BM tarihinde uluslararası bir kuruluşun ayrıcalık ve dokunulmazlıklarının en önemli ihlallerinden birini yansıtmaktadır.” şeklinde konuştu.

Mahkemenin bu konuda bir “yanılsamaya” kapılmaması gerektiğine dikkati çeken Büyükelçi Shah, “Dolayısıyla İsrail’in davranışı BM’nin küresel operasyonlarına yönelik bir tehdittir ve mahkeme tarafından bu şekilde ele alınmalıdır.” dedi.

Panama, danışma görüşü verilmesini destekliyor

Panama adına sunum yapan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Hukuk İşleri ve Anlaşmalar Direktörü Fernando Gomez-Arbelaez, mahkemeyi yargı yetkisini kullanmaya ve İsrail’in, işgal altındaki Filistin topraklarındaki yükümlülükleri konusunda bir danışma görüşü vermeye çağırdı.

Gomez-Arbelaez, söz konusu danışma görüşünün İsrail’in insani yardım, temel hizmetler ve Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etmelerine destek sağlamadaki rolünün yanı sıra BM kurumları, uluslararası örgütler ve üçüncü devletlerin işgal altındaki topraklarda hareket özgürlüğünün sağlanması için önem arz edeceğini anlattı.

“İnsani yardım kuruluşlarıyla işbirliği bir tercih değil, zorunluluktur”

Polonya adına ilk sözü alan Dışişleri Bakanlığı Hukuk ve Antlaşmalar Direktörü Artur Harazim, yalnızca müzakere edilmiş iki devletli bir çözümün İsrail işgalini sona erdirebileceğini, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını ve İsrail’in güvenliğini sağlayabileceğini dile getirdi.

İsrail’in kendini savunma hakkı bulunduğunu kabul eden Harazim, bu hakkın uluslararası hukuka, özellikle de hem İsrail hem de Filistin’in taraf olduğu Cenevre Sözleşmelerine tam uyum içinde kullanılması gerektiğini vurguladı.

Kardinal Stefan Wyszynski Üniversitesi Profesör Lukasz Kulaga, İsrail’in uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine işaret ederek, “Herhangi bir keyfi abluka, makul olmayan, haksız, öngörülebilirlikten yoksun veya başka bir şekilde uygunsuz bir engelleme olarak anlaşılabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Varşova Üniversitesi’nden Profesör Patrycja Grzebyk ise Gazze’de işgalci güç olan İsrail’in Cenevre Sözleşmesi kapsamında insani yardıma erişimin sağlanması ve yardım çabalarıyla işbirliği yapılması da dahil olmak üzere yasal sorumluluklar taşıdığını yineleyerek, “İşgal durumlarında diğer devletlerle ve tarafsız insani yardım kuruluşlarıyla işbirliği bir tercih değil, zorunluluktur.” dedi.

Grzebyk, “Bir devlet kuşatma savaşına karar verdiğinde, bunun amacı sivil halkın açlıktan ölmesi olamaz. Siviller kuşatma altındaki bir bölgeyi terk etme imkanına sahip olmadıklarında, onlara yardım malzemesi sağlama görevi ortaya çıkar.” diye konuştu.

İnsani yardım çalışanlarına yönelik saldırıların tam olarak soruşturulması çağrısında bulunan Grzebyk, sağlık personeli de dahil olmak üzere bu tür çalışanların uluslararası insancıl hukuk kapsamında korunduğunu ve “düşman aktörler” olarak muamele görmemeleri gerektiğini kaydetti.

“İsrail’in eylemleri, insan hayatını tamamen hiçe saydığını gösteriyor”

Katar için sunum yapan Katar’ın Lahey Büyükelçisi Dr. Mutlaq Al-Qahtani ise UAD’nin 19 Temmuz 2024 tarihinde yayınladığı ve İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki varlığının hukuka aykırı olduğunu teyit eden tavsiye kararına atıfta bulunarak, uluslararası toplumu işgalin “mümkün olan en kısa sürede” sona ermesini sağlamaya çağırdı.

“Filistin halkına karşı savaşın yürütüldüğü Gazze, artık uluslararası bir suçun, insanlığın vicdanını yaralayan bir suçun işlendiği yer haline gelmiştir.” diyen Al-Qahtani, İsrail’in insani yardımları, gıda, su, elektrik ve yakıt girişini kasıtlı olarak engellediğini, yardım konvoylarını ve hayati altyapıyı sistematik olarak hedef aldığını söyledi.

İnsani yardımların bölgeye ulaşmamasının yol açtığı kıtlığın başta çocuklar olmak üzere milyonlarca Filistinliyi tehlikeye attığı uyarısında bulunan Al-Qahtani, “İsrail’in eylemleri, insan hayatını tamamen hiçe saydığını gösteriyor.” ifadesini kullandı.

Al-Qahtani, işgalci bir güç olarak İsrail’in, Gazze’ye yardım erişimini belirleme konusunda hiçbir yasal yetkisi olmadığını, bunun Filistin halkının uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkı ve kendi kaderini tayin hakkı olduğunu vurguladı.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.